But
a
little
separation
anxiety,
that's
normal,
right?
|
Ama
sadece
ayrılık
endişesi,
bu
normal,
değil
mi?
|
Anxiety,
panic
and,
I'm
afraid,
even
more
sweating.
|
Endişe,
panik
ve
korkarım
daha
daha
fazla
ter.
|
I
feel
fear,
anxiety,
isolation
and
darkness.
|
Korku
ve
endişe
hissediyorum
karanlık
yalnızlık
|
I'm
a
teen
named
Anxiety.
|
Ben
Endişe
adında
bir
gencim.
|
No
pain,
no
anguish,
no
anxiety.
Total
euphoria.
|
Acı
yok,
ızdırap
yok,
endişe
yok,
mutluluktan
uçuyorduk.
|
Fear,
anxiety,
loss.
|
Korku,
endişe
kayıp.
|
Anxiety
doesn't
become
you,
lnspector.
|
Endişe
sana
yakışmıyor,
Müfettiş.
|
Which
merely
perpetuates
Edna's
anxiety.
|
Bu
da
Edna'nın
endişesini
gidermiyor.
|
Click to see more example sentences
|
Click to see 26 example sentences
|