She
died
in
an
insane
asylum
old
and
alone.
|
O
da
bir
tımarhanede
öldü.
Yaşlı
ve
tek
başına.
|
What
about
the
old
asylum,
Mayor?
|
Eski
tımarhane
ne
olacak
Başkan?
|
One
night,
Edward
escaped
the
asylum.
|
Bir
gece,
Edward
tımarhaneden
kaçtı.
|
Mayor
james,
what
about
the
asylum?
|
Başkan
James,
peki
ya
tımarhane?
|
Sorry,
this
isn't
an
asylum.
|
Üzgünüm
ama
burası
tımarhane
değil.
|
It's
an
asylum
for
half-witted
children!
|
O
yarım
akıllı
çocuklar
için
bir
tımarhane!
|
The
asylum
has
a
forcefield.
|
Tımarhanenin
bir
güç
kalkanı
var.
|
Mothman's
in
an
asylum
in
Maine.
|
Güve
Adam
Maine'de
bir
tımarhanede.
|
It's
like
a
fucking
asylum.
|
Burası
bir
tımarhane
gibi.
|
Click to see more example sentences
|