All
Egyptians
knew
that
this
was
a
blatant
lie.
|
Tüm
Mısırlılar
bunun
bariz
bir
yalan
olduğunu
biliyordu.
|
I've
never
seen
such
blatant
incompetence!
|
Hiç
bu
kadar
bariz
bir
beceriksizlik
görmemiştim.
|
How
can
a
man
be
so
blatantly
sadistic?
|
Bir
insan
nasıl
bu
kadar
bariz
sadist
olabilir?
|
Or
a
blatant
flaunting
of
cleavage
like
those.
|
Ya
da
senin
bariz
dekoltene.
Bunun
gibi.
|
These
are
all
blatant
lies!
|
Bunların
hepsi
bariz
yalan!
|
Or
a
blatant
flaunting
of
cleavage.
|
Ya
da
senin
bariz
dekoltene.
|
Um,
a
little
less
blatant.
|
Şey,
biraz
daha
az
bariz
olsun.
|
To
lie
like
that
so
blatantly!
|
Bu
kadar
bariz
yalan
söylenmez
ki!
|
She's
a
blatant,
conniving
little
fraud!
|
Bariz,
işbirlikçi
bir
sahtekârın
teki!
|
Click to see more example sentences
|