Çünkü
o,
çok,
çok,
çok
yaşlı
bir
adam.
|
Because
he's
a
very,
very,
very
old
man.
|
Bu
benim
gibi
yaşlı
bir
adam
için
çok
fazla
değil
mi?
|
Isn't
this
too
much
for
an
old
man
like
me?
|
Bir
baba
olmak
istiyordum,
iyi
bir
baba
Tıpkı
benim
yaşlı
adamın
bana
baba
olduğu
gibi.
|
I
wanted
to
be
a
father,
a
good
father
just
like
my
old
man
was
to
me.
|
Geçen
gün
bir
kız
çocuğu
gördüm,
yaklaşık
üç,
belki
dört
yaşında.
|
I
saw
a
little
girl
the
other
day,
about
three,
maybe
four
years
old.
|
Hey,
senin
problemin
ne
biliyor
musun,
yaşlı
adam?
|
Hey,
you
know
what
your
problem
is,
old
man?
|
Peki
ya
sen
ve
şu
yaşlı
adam?
|
What
about
you
and
the
old
man?
|
Burada
yaşlı
bir
adam
için
bir
yer
yok.
|
There's
no
place
for
an
old
man
here.
|
Küçük
bir
yaşlı
adama
benziyor,
ama
bana
göre,
o
benim
oğlum,
ve
|
Looks
like
a
little
old
man,
but
to
me,
he's
my
son,
and
|
Sadece
sen
ve
ben,
yaşlı
adam.
|
It's
just
you
and
me,
old
man.
|
O
kadar
yaşlı
değilim
Bana
ne
dediğini
hatırlıyor
musun?
|
I'm
not
that
old.
You
remember
what
you
said
to
me?
|