Ve
sonra
bir
tarih,
bir
zaman,
bir
dakika,
tam
bir
an
kararlaştırmışlar
mıdır?
|
Did
they
then
decide
on
a
date,
a
time,
a
minute,
a
precise
instant?
|
Her
dakika,
her
saat,
her
an...
.anıların
bana
bir
işkence.
|
Every
moment,
every
hour,
every
instant
your
memories
torment
me.
|
Yani
bir
an
için
bile
olsa,
dostum.
|
I
mean
for
even
an
instant,
dude
|
Aslında
Şu
an
değil,
hayır.
|
Well,
not
at
this
instant,
no.
|
Meşale
gibi
yan
bir
an
için
bile
olsa.
|
Burn
like
a
torch
if
only
for
an
instant.
|
Morris
her
an
burada
olabilir.
|
Morris
will
be
here
any
instant.
|
Hemen
o
an
ölmüş.
Ertesi
gün.
|
He
died
instantly,
the
next
day.
|
Garmes
bir
an
için
onu
gerçekle
yüzyüze
getirdi.
|
Garmes
brought
him
back
to
reality
for
an
instant
|
Peki,
seni
gördüm,
bir
an
için
|
Okay,
I
saw
you
for,
like,
an
instant.
|
Click to see more example sentences
|