Eğer,
üst
düzey
bir
Beyaz
Saray
yetkilisi
|
What
if
a
quote,
high-ranking
White
House
official
|
Orada
çok
üst
düzey
bir
aile
yaşıyor.
|
A
very
high-ranking
family
live
there.
|
Bu
Binbaşı
Kira,
istasyondaki
en
üst
düzey
Bajoran.
|
This
is
major
Kira,
the
highest-ranking
Bajoran
on
the
station.
|
Diğer
haberimizde
ise
İtalya'nın
önde
gelen
üst
düzey
görevlilerinden
biri
General
Alberto
DeCarlo
|
In
other
news,
One
of
Italy's
highest-ranking
police
officials,
General
Alberto
DeCarlo
|
Gregori
Sergai
üst
düzey
bir
Kremlin
danışmanıdır.
|
Gregori
Sergeevich
is
a
high-ranking
Kremlin
adviser,
|
Üst
düzey
bir
KGB
ajanının
kız
arkadaşı.
|
Girlfriend
of
a
high-ranking
KGB
official.
|
Betty'nin
babası,
üst
düzey
bir
general.
|
You're
Betty's
father,
a
high-ranking
general.
|
Interpol,
Vuksan'ı
Omni'nin
üst
düzey
bir
üyesi
olarak
kaydetmiş.
|
Interpol
lists
Vuksan
as
a
high-ranking
member
of
Omni.
|
Amanda
ulusal
düzeyde
bir
jimnastikçiydi.
|
Amanda
was
a
gymnast,
nationally
ranked.
|
Click to see more example sentences
|