Elimde
bir
kanıt
yok
ama
senelerdir
Victoria'nın
yüzünü
inceliyorum.
|
Ich
habe
keine
Beweise,
aber
ich
habe
Victorias
Gesicht
jahrelang
studiert.
|
Elimizde
küçük
bir
filo
tutarız,
belki
yarım
düzine
tekne.
|
Wir
unterhielten
eine
kleine
Flotte,
vielleicht
ein
halbes
Dutzend
Boote.
|
Bir
el
falcısı
yüzüne
bakarak
Marshall'ın
geleceğini
okuyabilir.
|
Ein
Handflächenleser
könnte
Marshalls
Zukunft
anhand
deines
Gesichts
vorhersagen.
|
Daha
çok
yasadışı
ilaçlara
el
konmuş
ve
uyuşturucu
tacirleri
tutuklanmıştır.
|
Wir
haben
mehr
illegale
Drogen
beschlagnahmt,
mehr
Drogenstraftäter
verhaftet.
|
Creedy
pisliğini
haftalardır
elimizde
kelebek
tutar
gibi
tutuyoruz.
|
Wir
haben
Grusel-Creedy
seit
Wochen
aufgespießt
wie
einen
Schmetterling.
|
Silahlı
soygundan
elimizde
FBI
tanıklarımız
var,
saldırı,
adam
kaçırma.
|
Wir
haben
FBI-Zeugen
für
bewaffneten
Überfall,
Körperverletzung,
Entführung.
|
Senin
için,
elimde
başka
bir
iş
var.
|
Ich
habe
eine
andere
Aufgabe
für
Sie.
|
Ama
elimde
daha
da
iyi
bir
şey
var.
|
Aber
ich
habe
sogar
noch
etwas
Besseres.
|
Bak
Şunu
çıkarabilirsek
En
azından
elimizde
bir
şey
olur.
|
Schau,
wenn
wir
sie
losbekommen,
haben
wir
zumindest
etwas.
|
Elimizde
hiçbir
şey
yok.
|
Wir
haben
gar
nichts.
|