Park
yerleri,
lokantalar.
Gözlerden
uzak
yerler.
|
In
Parkhäusern,
Diners,
diese
abgelegenen
Orte.
|
Ben
lokanta
için
çalışıyorum,
sizin
için
değil.
|
Ich
arbeite
für
das
Diner
und
nicht
für
euch.
|
Kesinlikle
bir
lokanta
gibi
değil.
|
Das
ist
definitiv
kein
Diner.
|
Lokantanın
hemen
güneyinde
kırmızı
bir
kapı
var.
|
Gleich
südlich
vom
Diner
ist
eine
rote
Tür.
|
Bu
şey
neyse
artık,
bu
lokantaya
ait
değil.
|
Was
auch
immer
das
ist,
gehört
nicht
in
diesen
Diner.
|
Thad
Castle
lokantadan
ayrılıyor.
|
Thad
Castle
verlässt
das
Diner.
|
Hemen
arkamızda
bir
lokanta
var.
|
Gleich
hinter
uns
ist
ein
Diner.
|
Tamam,
Eddie,
bu
gece
lokantada.
|
Okay,
Eddie.
Heute
Abend
im
Diner.
|
O
lokantaya
gitti,
seni
yalancı,
alçak
herif.
|
Er
war
beim
Diner,
du
lügender
Mistkerl.
|
Bütün
polisler
lokantaya
ateş
ediyordu.
|
Alle
Polizisten
schossen
ins
Diner.
|
|
|