Yeni
çarşaflar,
taze
çiçekler.
|
Neue
Laken,
frische
Blumen.
|
Taze
bir
şifreleme
kodu
oluşturmam
gerekecek.
|
Ein
neuer
Verschlüsselungscode
ist
nötig.
|
Bahsettiğim
tek
şey
taze
bir
başlangıç,
hayatında
yeni
bir
bölüm.
|
Alles
wovon
ich
spreche,
ist
ein
Neuanfang,
ein
neues
Kapitel
in
deinem
Leben.
|
Şu
anda
Devamlılığın
ihtiyacı
olan
şey
taze
bir
kan,
yeni
bir
duyarlılık,
yeni
bir
lider,
yeni
bir
mesih.
|
Das
Kontinuum
benötigt
eine
Infusion
mit
frischem
Blut,
eine
neue
Sensibilität,
einen
neuen
Führer,
einen
neuen
Messias.
|
Wilkins,
ben
milyonlarca
sterlinlik
bir
şirketin
başkanıyım
ve
sen
çok
taze
bir
yeminli
muhasebecisin.
|
Wilkins,
ich
bin
Vorsitzender
einer
millionenschweren
Firma
und
Sie
sind
ein
ausgesprochen
neuer
Rechnungsprüfer.
|
Yeni
bir
hayat,
taze
bir
baslangiç.
|
Auf
ein
neues
Leben,
einen
Neubeginn.
|
Yeni
olmak
kötü
bir
şey
değil
ki.
Yeni
başlangıçlar,
taze
kanlar.
|
Nun,
neu
zu
sein,
ist
nichts
Schlimmes
neue
Anfänge,
frisches
Blut.
|
Tamam,
taze
bir
parça
alalım.
|
Okay,
wir
nehmen
ein
neues
Stück.
|
Çok
taze,
çok
yeni,
çok
anlam
yüklü
gelmiş.
|
Es
klang
so
frisch,
so
neu,
so
gehaltvoll.
|
Taze,
yepyeni
bir
virüs.
|
Ein
ganz
neues
Virus.
|
|
|